24 Temmuz 2014 Perşembe

"Ölümcül Merhamet-Robin LaFevers" Kitap Yorumu | DEX Şöleni




Kitap Adı: Ölümcül Merhamet
Özgün Adı: Grave Mercy
Seri Adı: Ölümün Hizmetkarları (#1)
Kitap Yazarı: Robin LaFever
Çevirmen Adı: Taylan Taftaf
Sayfa Sayısı: 488
Yayınevi: Dex Yayınları


Arka Kapak

Genç, güzel ve ölümcül.

On yedi yaşındaki Ismae, babsının onun için yaptığı
anlaşmalı evlilik dehşetinden, gizemli bir keşiş tarafından kaçırılır.
Götürüldüğü manastır, Ölüm Tanrısı Aziz Mortain tarafından eğitilen,
kendisi gibi garip yara izleri taşıyan kızlarla doludur.
Burada, Ölüm Tanrısı'nın onu tehlikeli hediyeler
ve korkunç bir kaderle kutsadığını öğrenecektir.

Ismae çok önemli bir görev için Breton sarayına gönderilir;
hem entrika ve ihanetin ölümcül oyunlarına
hem de yapması imkansız seçimlere karşı savunmasızdır:
Ismae, Tanrısına mı yoksa kalbine mi hizmet edecek?

***

Ölümün Hizmetkarları üçlemesinin 
ilk kitabı olan Ölümcül Merhamet
tehlikeli bir aşk, zehirle gelen ölümler
ve kendi yolunu bulmak üzerine...

***

"Entrika ve gaddarlık, tutku ve acı...
daha fazlası için sabırsızlanacaksınız." NEW YORK TİMES

"Bir solukta okuyacaksınız...Şüphe, şehvet ve merhamet." KIRKUS



Benim Yorumum


      Bayıldım. Tek kelimeyle gerçekten güzeldi.
      Öncelikle tarihi aşklar hakkında ne düşündüğümü söyleyeyim. Her yazarınkini okumam. Zaten tarihi aşkı da herkes yazamaz. Gerçekten o dönemde gibi hissettiremez. Peki Robin bunu başardı mı? Kesinlikle evet. Kitabı okurken 15. yüzyılda yaşıyordum. (Aslında kitabı elimden bırakmak zorunda olduğum zamanlarda da kimseye çaktırmadan 15.yüzyılda yaşıyormuş gibi hayal ettiğim de oluyordu.) Bence bu yazarın olduğu kadar çevirmenin de başarısı. Kim bilir aslında güzel olan kaç kitap çevirmenin elinde parçalanmıştır? Ama konumuz bu değil. Konumuz Ölümcül Merhamet ve kitabın çevirisi kesinlikle çok iyiydi. 
      Aslında kitaba tarihi aşk demek kitabı hafife almak olur. Kitabın sonlarına kadar aşk 2. hatta 3. plandaydı diyebiliriz. Ama bu iyi bir şey çünkü o kadar entrikanın içinde "Acaba onu seviyor muyum?" sorusunun gündeme gelmesi saçma olurdu. Kitap fantastikti ve belki de mitolojik.Aziz Mortein, Ölüm Tanrısı. Giriyordur herhalde mitolojiye. 

    Baş karakter Ismae annesi tarafından rahminden zehirle atılmaya çalışmış ancak Ölüm Tanrısı onu sahiplenerek kurtarmış. Ama kızın annesi bir süre sonra ölüyor ve kız babasıyla kalıyor. (Bu hayvana bol miktarda küfredebilirsiniz.) Ismae büyüyor, babası -artık ne kadar baba denirse- 2 gümüşe kızını başka bir hayvana satıyor ve evleniyorlar. Ama kocası Ismae'nin yara izini görünce bunu önce güzel bir dövüyor sonra kilere kapatıyor ve işte olayların başlama noktası. Ismae kilerden bir keşiş tarafından kaçırılıyor ve manastıra götürülüyor. Burada eğitim alarak suikastçı oluyor. Güçlü kadın karakter. En sevdiğim. Kararsızlıkları var mıydı? Vardı. Ama üstünden çabucak geldi ve zekiliğini konuşturdu. Zeki ve güçlü kadın karakterler. Sizi seviyorum <3

    Güçlü, zeki ve suikastçı bir kadın karakter, tanrısallaştırılmayan ama yakışıklı erkek karakter, bol miktarda entrika, sağlam bir kurgu ve eğlenceli yardımcı karakterler. İşte benim iyi kitap anlayışım.

    Yazar her karakteri derinlemesine anlatmamıştı. Sadece ana karakterler. (Duval, Ismae, Düşes ve birkaç kişi daha) Belli hatları çizmiş ve gerisini bizim hayal gücümüze bırakmıştı ve sıradanlardı. Konumlarına uygun abartılmamış karakterler. 
    Mekan tasvirleri çok iyiydi ve bulundukları mekan hakkında o an ve daha önceden vermiş olduğu parça parça bilgiler ile anlamsız kalan hiçbir şey bırakmıyor.  Kitapta o kadar çok isim olması da aklınızı karıştırmasın okurken alışıyorsunuz. 

  Peki benim favori ve bol küfür ettiğim karakter kimler?
  -Spoilder niteliğinde ufak tefek bilgiler içerebilir-
   Çok fazla karakter olmasına rağmen herkes -üstte de belirttiğim gibi- sıradandı. Rolüne uygun sıradanlıkta. 
   Ismae ve Duval'i çok sevdiğimi söylemiştim ama Duval öyle aşık olunası bir karakter değildi. (Gerçi hiçbir karaktere aşık olmadım sadece bol miktarda hayranlık. Ama kitap? Kitaba kesinlikle aşık oldum)
   Düşes'e nedense pek ısınamadım. Belkide sorunların ana merkezi olduğu içindir. Bilmiyorum. Bildiğim tek şey O'nu sevmedim. 
 Benebic de Waroch, nam-ı diğer Canavar. İşte benim favori karakterim. Ön planda olan bir karakter değil, (Ama arka planda kaldığı da söylenemez) yakışıklı değil, ama fena halde iyi bir espiri anlayışı var ve nedensizce kendisine ısındım. Biri Canavar'ı kurarmaya gidicek mi? Hani hepiniz mutlu son yazarken o zavallım Fransızların elinde esir kalmıştı? Bir hatırlatıyım dedim.  
   Raul de Lornay, kendisi son anda ısındığım karakter. Ama o ısınma o ısınma bağladı kendisine. Kendisine bol miktarda hayranlık iletiyorum. 
  Çiftçi Guillo ve Ismae'nin babası. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Al birini vur ötekine sonra da bol bol küfür et. 
  Şansölye Crunard, biliyor musun? Başına gelen her şeyi hak ettin. Ohhh iyi olmuş sana. Açıkçası çocukların yüzünden çektiğin acı bir gram umrumda değil. Yanlış kişiye el sürdünüz bayım.
-Spoilder sonu- 
   
  Kitabın başındaki karakter listesinde ki diğer isimler için söylenecek çok bir şey yok. Ya "Hepimiz birimiz için" ya da "Her koyun kendi bacağından asılır" havasına girmişler ama çok göz önünde olmadıklarından göze de batmıyorlar.

  Son söz: Alın okuyun daha ne bekliyorsunuz?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...