9 Mayıs 2015 Cumartesi

"Kağıttan Kentler -John Green" Kitap Yorumu



Kitap Adı: Kağıttan Kentler
Özgün Adı: Paper Towns
Kitap Yazarı: John Green
Çevirmen Adı: Banu Talu
Sayfa Sayısı: 320
Yayınevi: Pegasus Yayınları


Arka Kapak

Kendini ararken kaybolmanın ve yeni bir başlangıçla hayat ile aşkı keşfetmenin hikayesi

Quentin Jacobsen tüm hayatını, maceraperestliğin kitabını yazmış Margo Roth Spiegelman'ı uzaktan severek geçirmiştir. Bu yüzden Margo tıpku bir ninja gibi giyinmiş halde penceresine tırmanıp zekice planladığı intikam savaşına onu davet edince Quentin, Margo'nun peşine düşer.

Genç kızla sabaha kadar ortalığı karıştırdıktan sonra okula giden Quentin, her zaman bilinmezlerle dolu olan Margo'nun artık tam bir gizeme dönüştüğünü keşfedecektir. Fakat kısa süre sonra ipuçları olduğunu ve bunların kendisi için bırakıldığını fark eder.. Birbirinden bağımsızmış gibi görülen ip uçlarının peşinde inatla ilerlemesine rağmen Quentin, Margo'ya ne kadar yaklaşırsa tanıdığı kızdan o kadar uzaklaştığını fark edecektir.



Benim Yorumum


    Sanırım bayağıdır kitap yorumu yazmamamdan kaynaklanan bir sorun; yoruma başlarken nasıl başlasam diye bir düşündüm. Sanırım nasıl bir yorum olacağından bahsetmeliyim önce.

     John Green hakkında iyi şeyler söyleyeceğim. İyi düşünülmüş bir kitap çünkü. Adamın hakkını yiyemem. 
     Kitap karakterleri hakkında kötü şeyler söyleyeceğim. En başta da Margo. 
      Derseniz ki "Ben kötü yorumlardan acayip etkileniyorum, okuyasım kaçıyor" o zaman okumanızı pek önermem. Ama yine de kitabı okuyup kendiniz karar vermelisiniz. Çünkü bu kitabı beğenen çok fazla kişi var. Seven grubundan da olabilirsiniz, biraz seven biraz sevmeyen grubundan da, sevmeyen grubundan da. 

    Ne kadar olumsuz bir yorum olacak haberiniz olsun desem de dediğim gibi yine de herkesin okuyup kararını kendisi vermesi taraftarıyım. Şu an nedensiz bir biçimde cümleyi açıklama ihtiyacı hissediyorum. Bu yüzden cümleyi açıklayayım. 
    
   Bir kitap vardır beğenen aynı nedenlerden beğenmiştir beğenmeyenler de aynı nedenlerden. Tabi her kitapta olduğu gibi farklı nedenler de olur. Orası ayrı mesele. Ama bu kitap bence ortak düşüncelerin minimum seviyede olduğu kitaplardan. Herkes çok farklı çıkarımlarda bulunabileceği kitaplardan. 
   Şimdi böyle diyorum da herkesin farklı yorumu vardır falan diye. Kitap hakkında yorum okumadım bu da bilginize. Sadece konusu hakkında ufak bir bilgi edinip kitabı okumuştum. Sırf etkilenmemek için. Sadece beğenenin fazla olduğunu biliyorum o kadar. 

    John Green hakkındaki düşüncelerime geçelim; Adamın zekasına edecek tek bir lafım dahi yok. Özenle yazılmış muazzam bir kitap. Karakterler de öyle. Karakterlerin o kısmına diyecek lafım yok zaten. Ben karakterlerin karakteristik yapılarını sevemedim. 

    Margo'yu sevmeme nedenim; Ben'in de tabiriyle Morgo'nun 'Dünya kendi etrafında dönüyormuş' gibi bir izlenim vermesi. Sonlara doğru bu düşünceye ters düşecek olaylar oluyor ancak kusura bakma Margo bu olaylar seni sevmemi sağlamadı.

  Quentin'i sevmeme nedenim; Dünya'sı Margo'dan ibaretmiş gibi davranması. Anladık aşıksın. Ama... Devamını getiremedim. Bakarsınız spoilder olur. Ama Quentin'den hoşlanmamamın temel nedeni bu. 

  Diğer karakterleri sevdim. Onlarla sorunum yok ancak anlatan kişi Quentin, Qunetin'nin de devamlı düşündüğü kişi Margo sanırım kitaptan neden pek hoşlanmadığım açığa kavuştu.

  Değinmek istediğim bir diğer nokta ise neden ters iş yaptığım. Peki ne ters işi? Karakterleri konudan önce vermem. Arka kapak yazında bahsettiği için konuya giriş yapmadan karakterlere geçtim. Şimdi konuya değineceğim. Kapakla hemen hemen aynı olacak fazlalık olarak Ben, Radar ve Lacey'den bahsedeceğim. 
Yazının devamında belki spoilder namına bir şeyler olabilir. Haberiniz olsun. 

  Margo bir gece Quentin'in camından içeri ninja gibi giyinip giriyor ve onunla ufak bir intikamcılık oyunu oynuyorlar. Ertesi gün de Margo puf! Ortadan kayboluyor. Quentin Margo'nun kendisine ipuçları bıraktığını fark ediyor ve Ben, Radar ve Lacey ile bu ipuçlarının peşinden gidiyorlar. 
  Bilgisayarlarla ilgilenen kişi Radar. Kendisi Omnictionary kurucusu/ yazarı/ düzenleyicisi ya da o tarz bir şey. Omnictionary'i  Wikipedia gibi düşünebilirsiniz. 
  Ben; daha rahat bir karakter. Lakabı Kanlı Ben'di. Sonradan değişti. Ters durup fıçından 63 saniye boyunca biraz içtiği için lakabı fıçılı bir şeyler oldu ama hatırlamıyorum ve bulamadım da. 
  Lacey ise; okulun güzel havalı kızı modunda olsa da kitabın başında ama aslında gayet tatlı bir kız. Kanım ısındı ona. 

  Spoilder potansiyeli taşıyan yer bitti.
  
  Konu da bu kadardı. Şu an John Green'nin İlk Aşk'ı okuyorum. Kağıttan Kentler'den daha çok beğendim. 
  Biyoloji ödevim bittikten sonra bir yorum daha yazmayı planlıyorum o da pazartesi falan yayınlanır büyük ihtimalle. Ya Cindi Madsen- Aşk Bir Masalmış Derken gelir ya da Laura London- Sessiz İntikam. Veya ikisi birden. Bilemedim. 

 Her neyse. Yorumumu kitaptan bir alıntıyla bitirmek istiyorum. Her ne kadar Margo'yu sevemesem de alıntı çok hoşuma gitti.

 "Margo gizemli olayları her zaman sevdi. Ve daha sonra olan her şeyde, gizemli şeyleri belki de o kadar çok seviyordu ki, onlardan biri haline geldi diye düşünmekten kendimi alamadım."


  



5 yorum:

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...